Zaman Gazetesi Den Haag Temsilciliği, Den Haag Dakota Tiyatrosu’nda “Aile içi iletişim” konulu bir konferans düzenledi. Konferansa konuşmacı olarak Okuma Okulu Eğitim Akademisi ve Aile Okulu Eğitim ve Terapi Merkezi kurucusu uzman eğitimci- yazar Selahattin Yaylamaz konuşmacı olarak katıldı.
Aile içi problemlerin bilinçaltına, hatta rüyalara nasıl yansıdığını anlatarak sözlerine başlayan Yaylamaz, günlük yaşantımızda karşılaştığımız her olayın sonucu ile değil, süreci ile ilgilenmemiz gerektiğini, sonuçla ilgilenmenin sadece kendimizi yormak olacağını söyledi.
“Çocuklara küçükken ne verirseniz, adeta onu sökülmemek üzere onların bilinçaltlarına kazımış oluyoruz” diyen Yaylamaz, “Bilinç üstü bilinçaltına tabidir. Bir buz dağı gibi bilinçaltımız nereye giderse bilinç üstümüz oraya gider. Bilinçaltını yönetmeyi öğrendiğimiz zaman duygu kontrolünü öğrenmiş oluruz. Bilinç üstü ile bilinç atını birbirinden ayıran engeller vardır. Bu engelleri kaldırdığımız zaman bilinç tıpkı çocukluktaki gibi tek vücut olur. O zaman münafıklıktan uzak, içi dışı bir insanlar oluruz. İnsanlaşmadan tam Müslüman olamayız.” şeklinde konuştu.
Erkek çocuklarının ilk aşık oldukları kadının anneleri olduğunu belirten Yaylamaz, “Bir annenin çocuğunun biyolojik bakımını yaptıktan sonra okula gönderirken “sen beni unutursun, elin kızı unutturur” gibi sözleri çocukların bilinçaltlarına kazınmış olumsuz sözlerdir. Çocuklar bize emanet olarak verilmiş beyaz kâğıtlar gibidir. O kâğıtlara güzel şeyler yazmazsak ilerde ailesinde problemler yaşar. Çünkü onların temiz sayfalarına yazdığımız şeyler onların gelecek hayatlarının programı olmaktadır. İnsana küçüklüğünde söylenenler kulaklarında sürekli olarak yankılanır. Babasının annesine şiddet uyguladığını gören bir çocuk bilinçaltı programına “ben kesinlikle çocuk yapmayacağım, çünkü onun da annem ve babam gibi olmasını istemiyorum” kaydını düşer. Bu ise onun ilerde hem aile huzurunu hem de çocuk sahibi olmasını etkiler.” dedi.
Dinimizin sevgi dini olduğuna, kâinatın bir sevda ile yaratılmış olduğuna değinen eğitimci yazar, sevginin evde öğrenildiğini ve bu eğitimin sevgiyi ifade etmekle başladığını söyledi. “En son ne zaman eşimize, çocuğumuza, anne ve babamıza sevdiğimizi söyledik diye düşünmek gerekir. Öyle bir söz söylersin ki senin yanında zehirli aş, yağ ile bal kadar tat verir. Eğer hayatımızda gerçek sevgi yoksa ondan boş kalan yeri madde doldurur. Örnek mi istersiniz iki çocuğunuzun elbiselerinden mağaza açılıyor mu ona bakın. Emanet yüreği madde ile mi doldurmuşsunuz ona bakın” diye sözlerine devam eden Yaylamaz, “Evimiz alternatif bir okul, bir kolej mi olmuş, yoksa bilinçaltında bir zindan olarak mı kalmış. Sorgulama öbür tarafta olacak. Oğlunuz sizin evladınız ise, Allah’ın da kuludur. Siz süreçlerle ilgilenmelisiniz, sonuçlarla değil. Evimiz huzurlu bir akvaryum gibi olmalıdır. Hapishane gibi değil.” şeklinde konuştu.
“Mutluluk için yaşadığınız şehri, birlikte olduğunuz kişiyi ve yaptığınız işi seveceksiniz. Sonra şükredeceksiniz. Çünkü Osmanlı sultanlarından daha lüks yaşıyorsunuz. Ve ilişki kalitesini yüksek tutacaksınız. Yoksa dışarıda akvaryum gibi olup, evde sürekli bulanıklık çıkartan kişiler olursunuz” diyerek dinleyicileri uyaran Yaylamaz, herkes tarafından sevilmenin ön koşulunun tebessüm etmek ve güzel konuşmak olduğunu belirterek, “Tebessümle rahmeti kendinize çekersiniz. Yoksa acıların çocuğunu oynayıp durursunuz. Problemlerinizi sıkıntılarınızı sürekli olarak bilinçaltına süpürürseniz, bu ilerde olumsuz bir duygusal patlamaya neden olur. En güzeli onları ifade edip paylaşmaktır.” dedi.
Konferansın en dikkat çeken yönü ise, konuşmacının izleyenlerin arasında dolaşarak, özel anlatım teknikleri ile sunduğu programı izleyicilerin büyük bir ilgi ve dikkatle takip etmeleri oldu. Gazetemizin bazı okurları ise, insanlarımızın bu tarz profesyonel ve kaliteli eğitimlere çok ihtiyacı olduğunu belirttiler. Uzman Eğitimci- Yazar Selahattin Yaylamaz, programdan sonra “Okuma Zekâsı” isimli kitabını imzalayarak katılımcılara takdim etti.
|
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen